Böbrek Nakli  Nedir?

Böbrek Nakli  Nedir?

Böbrek nakli yetmezlik gelişen böbreğin canlıdan ya da kadavradan alınan bir böbrek ile değiştirilmesi ve kişinin böbrek fonksiyonlarının devam etmesinin sağlanması işlemidir.

Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin bilinen tek tedavisi en sık yapılan organ nakli olan böbrek naklidir. Böbrek nakli acil gelişen, akut böbrek yetmezliği denilen durumlarda da yapılabilmektedir. Böbrek nakli hastanın tek bir ameliyatla yeniden sağlığına kavuşmasını sağlar.

BÖBREK NAKLİ NASIL YAPILIR?

Bir nefroloji uzmanı tarafından son dönem böbrek yetmezliği tanısı konulan hasta vakit geçirilmeden en yakın organ nakli merkezine yönlendirilmelidir. Burada hastayı değerlendiren nefrolog ilk olarak canlı vericili böbrek nakli yönünden hastayı değerlendirir. Canlı vericili böbrek nakli şansı olmayan hasta uygun bir diyaliz yöntemine başlatılır ve sonrasında kadavra listesine alınır.

Henüz diyalize girmeyen hastaların veya halihazırda diyaliz tedavisi almakta olan hastaların kan grubu uyan ve tansiyon, şeker ve böbrek hastalığı olmayan yakınları belirlenir. Nefrolog hastayı ve muhtemel verici adaylarını organ nakli koordinatörüne yönlendirir. Merkezde ilk olarak kan grubu testleri tekrar edilir ve LCM çalışılması sonrası hasta ve yakınından organ nakline uygunluk açısından psikiyatri konsültasyonu istenir. Tüm bu testleri problemsiz olan hastalar ve vericiler nefroloji ve cerrahi ekiplerince muayene edilir. Merkezimizde canlıdan organ naklinde doku uyumu olmazsa olmaz bir şart olarak gözönüne alınmamaktadır.

Yapılan tetkik ve muayeneler konseyde değerlendirilir ve tıbbi olarak son kararı kurulan konsey verir.

BÖBREK NAKLİNİN FAYDALARI

Hiç şüphesiz son dönem böbrek hastaları için böbrek nakli, en iyi tedavi yöntemidir. Diyaliz yöntemleri (hemodiyaliz veya periton diyalizi) en iyi şartlarda sağlıklı bir insanın iki böbreğinin yaptığı işin % 5'ini yapabilir. Başarıyla nakledilen böbrek ise bunun 10 katını ( sağlıklı bir insanın her iki böbreğinin yaptığı işin % 50'si ) sağlar.

Nakil hastalarının çoğu kendilerini diyalizde olduklarından çok daha enerjik ve iyi hissederler. Birçoğu daha önce yapamadığı işini yapabilecek hale gelirken, iş bulma şansları da diyaliz hastalarına göre daha yüksek olmaktadır. Çoğunun, diyaliz dönemine oranla cinsel hayatında belirgin düzelme görülür, bayan hastalar daha kolay hamile kalabilip sağlıklı çocuklar dünyaya getirirler.

PRE-EMPTİF BÖBREK NAKLİ NEDİR? (DİYALİZE GİRMEDEN NAKİL)

Böbrek süzmesi (Glomerüler filtrasyon hızı) 20ml/dk'nın altına inmiş olup, henüz bir diyaliz tedavisine alınmamış olan hastalara uygulanan nakil şeklidir.

Uygulanımdaki nakil şekilleri arasında sonuçları en başarılı olandır. Bu açıdan kronik böbrek yetmezliği tanısı almış ve diyalize doğru gitmekte olan hastaların (özellikle şeker hastaları gibi son dönem böbrek yetmezliğine hızlı gidiş gösterenlerin) nakil merkezlerine son dönem böbreky etmezliği gelişmeden önce gönderilmesi ve tedavi yönteminin (diyaliz veya nakil) önceden belirlenmesi çok önemlidir.

Merkezimizde pre-emptif böbrek nakli sadece canlı vericisi olan adaylara uygulanmakta, bu hastalara kadavradan böbrek nakli yapılmamaktadır.

Canlı vericisi olan hastalarda ise mümkünse hiç diyalize girmeden bir an önce nakil gerçekleştirilmeye çalışılmalıdır.

KAN GRUBU UYUMU:

Dört temel kan grubu vardır: A, B, AB ve O (sıfır).

HASTA                VERİCİ

O Grubu               Sadece O Grubu verebilir

A Grubu               A veya O Grubu verebilir

B Grubu               B veya O Grubu verebilir

AB Grubu            Her grup verebilir (O, A, B veya AB)

Kan grubu uyumu olmadan nakil mümkün değil midir?

Nakil açısından kan grubunun önemi bu antijenlerin sadece kırmızı kan hücrelerinin değil bilinen bütün vücut hücrelerinin yüzeyinde bulunmasına bağlıdır. Kan grubu antijenleri hücreler için tanıtım kartı gibi davranır. Onların sayesinde vücudumuzdaki bağışıklık sistemi vücuda yabancı olanla vücuda ait olanın ayrımını yapabilir. Burada temel amaç vericinin kan grubu antijenini alıcıya sanki kendi kan grubuymuş gibi tanıtmaktır. Bu amaçla kullanılan (diyaliz filtrelerine benzer) filtreler ile alıcının vücudunda var olan ve vericinin böbreğinin "düşman" olarak algılayan antikorlar yok edilir. Tıpkı diyalizdeki zehirli (toksik) maddelerin temizlenmesi gibi bu işlemde birkaç kez tekrarlandıktan sonra nakil mümkün olabilir.

Kan grubunun Rh faktörü (yani negatif veya pozitif olması) önemli değildir. Örneğin A (-) bir insan böbreğini hem A(-) hem de A(+) alıcıya verebilir. Bunun gibi B(+) kan gruplu kadavradan organ için hem B(-) hem de B(+) hastalar çağrılır.

Böbrek Nakli  Nedir?

DOKU UYUMU

Doku tiplendirme testi bir insanın genetik yapısını (genetik parmak izini ) gösteren bir kan testidir. Kan grubu uyumunda olduğu gibi alıcı ve vericinin doku tiplerinin uyup uymadığı araştırılır.

Özellikle kadavradan yapılan nakillerin başarılı olması büyük oranda doku uyumuna bağlıyken, canlıdan yapılan nakillerde eskiden düşünüldüğü kadar önemli olmadığı anlaşılmıştır.

İkiz kardeşlerden (tüm dokular aynı) yapılan nakiller ile hiç doku uyumu bulunmadan sadece kan grubu uyumu ile yapılan nakiller karşılaştırıldığında, 5. yıldaki nakledilen böbreğin sağlam kalma oranının doku uyumsuzlarda ikizlere göre % 7 gibi gözardı edilebilecek bir oranda az olduğu görülür. Hiç doku uyumu olmadan nakiller ile 6'da 5 doku uyumu olanlardan nakiller karşılaştırıldığında 5. yıldaki nakledilen böbreğin sağkalma oranının benzer (% 80) olduğu görülmektedir. Ülkemizde hemodiyaliz hastalarının yarısının 5. yılda kaybedildiği düşünülürse hastaları yaşatmak adına "doku uyumu aranmaksızın nakil" şansı hastalara mutlaka verilmelidir.

Doku tipi, insana anne-babasından geçen ve neredeyse tüm hücrelerinin yüzeyinde bulunan karakteristik antijen setleridir. Aynı kan grubu gibi yaşam boyu değişmez ve birey olarak bizim şifremizdir. Herkes bir doku tipine ve bu doku tipini oluşturan 6 değişik antijene sahiptir.

Üç temel doku tipi karakteristiği (antijeni) mevcuttur: A, B ve DR. Her birey biri anneden biri de babadan alınmak üzere 2A, 2B ve 2DR olmak üzere toplam 6 karakteristik gösterir.

Özellikle kadavradan yapılan nakillerde alıcı ve vericinin bu altı antijeni arasında uyum ne kadar fazla ise böbreğin çalışma şansı da o kadar yüksek olur. Bu antijenler arasında DR uyumu A veya B uyumuna göre daha önemlidir.

Başarılı bir nakil için dokuların yüzde kaç uyması gereklidir?

Canlıdan böbrek naklinde doku grubu uyumu önemini yitirmiştir. Kadavradan yapılan nakillerde ise alıcılar doku uyumunagöre Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir.

Altıda altı (tam uyumlu) uyumlu nakillerin diğerlerine (6'da 3, 6'da 4) göre (özellikle kadavradan nakillerde) daha başarılı olduğu gösterilmiştir. Ama bu kan grubu uyumlu ve doku grubu tam uyumlu böbreklerin atmayacağı anlamına gelmez. İkiz kardeşlerden yapılan böbrek nakillerinin bile bir süre sonra atabildiğinin görülmesi, hücre yüzeylerinde organ reddine neden olabilecek kan grubu ve doku tipinden başka önemli göstergeler olduğunu düşündürmektedir.

Hangisi daha önemlidir? Kan grubu uyumu mu, doku tipi uyumu mu?

Naklin başarısı açısından kan grubu uyumu, doku tipi uyumundan çok daha önemlidir.

Lenfosit Cross Match (LCM- Kros testi): Bu testte verici ve alıcı adayının kanları karıştırılır. Bu test ile alıcının kanındaki vericinin böbreği ile reaksiyone girebilecek antikorların varlığı (normal koşullarda bu antikorlar insanı infeksiyonlara karşı korur) araştırılır.

Yüksek miktarda antikor varlığında, alıcının kanı vericinin kanı ile reaksiyona girecek ve test pozitif çıkacaktır. Bu durumda nakil yapılırsa böbrek saatler-günler içinde kaybedilecektir.

Bu test canlı veya kadavradan nakillerde kan ve doku uyumundan sonra yapılması gerekli ilk testtir. Özellikle daha önce böbrek nakli olmuş ve geçmişte kan verilmiş hastalarda testin pozitif çıkma riski daha yüksektir. Bu sebeple, diyaliz hastalarına çok gerekli olmadıkça asla kan verilmemelidir.

Kros testinin (LCM) pozitifliği, kesin olarak naklin olmayacağı anlamına mı gelir?

Bu testin pozitif çıkması herşeyin bittiği ve hastanın bir daha nakil olamayacağı anlamına gelmez.

Bazı ilaçların kullanımı ile LCM pozitif vakaları negatife çevirip nakle uygun hale getirmek mümkün olmaktadır. Merkezimizde "simvastatin" etken maddeli ilacın kademeli olarak artırılarak kullanımı ile hastalarımızın LCM pozitifliklerini % 85 başarı oranı ile negatife çevirebiliyoruz. Bu uygulamamızın iki önemli sonucu olmuştur:

Bir başka önemli konu da tüm LCM pozitifliklerinin nakle engel olmadığının bilinmesidir. Testin pozitif çıkmasına neden olan antikor tipinin IgG yapısında olması naklin o dönem için mümkün olmadığını gösterirken, IgM yapısında olması naklin rahatça yapılabileceğini gösterir. Yani, IgM yapısındaki LCM pozitifliklerinde rahatlıkla böbrek nakli yapılabilir.

HANGİ TİP BÖBREK NAKLİ?

İki tip böbrek nakli mevcuttur:

1. Kadavra vericili

2. Canlı vericili

KADAVRADAN BÖBREK NAKLİ

Kadavradan böbrek nakli kavramı, hayatını kaybetmiş bir bireyden alınan organın nakledilmesi işlemidir. Organ nakli sayısının artırılmasında ilk hedef kadavradan yapılan organ nakli sayısını arttırmak olmalıdır. Kadavranın tanımlanması, bakımı, aile görüşmesi ve organ alımı acil serviste başlayıp ameliyathanede biten iyi bir organizasyon işidir. Bu anlamda, organ nakli koordinatörleri hem toplumun organ bağışı konusunda eğitimi, hem de aile ile görüşme ve organın bağışlanması konularında anahtar role sahiptir.

Dünyada böbrek nakillerinin çoğunluğunu kadavradan alınan böbrek nakilleri oluşturmaktadır. Ülkemizde ise bunun tersine kadavradan nakiller toplam rakamın ancak % 20-30'unu oluşturmaktadır. Organ nakli sayısını artırmanın birinci yolu kadavradan alınan organ sayısını artırmaktır. Bunu sağlamanın tek yolu da eğitimli organ nakli koordinatörlerinin çalıştığı ve ekip zihniyetinin ön planda tutulduğu bir organ nakli koordinasyonu ile mümkündür.

Bekleme Listesi

Günümüzde, hemen hemen tüm ülkelerde artan böbrek yetmezliği hasta sayısını karşılayacak oranda kadavradan organ bulunamamaktadır. Ülkemiz kadavradan organ temininde ne yazık ki son sıralarda bulunmaktadır. 2009 yılı verilerine göre 55.000 civarında diyaliz hastası bulunan ve her yıl ortalama 6.000 yeni diyaliz hastasının saptandığı bir yerde yıllık ortalama 2000 böbrek nakli gerçekleşmektedir. Bu nakil bekleyenlerin ortalama % 8-10'unun her yıl hayatını kaybedeceği düşünülürse olayın vehameti daha da ortaya çıkmaktadır.

Kadavradan böbrek nakli yapılacak alıcının seçimi:

Her organ nakli merkezi kadavradan böbrek nakli yapılacak alıcı adaylarının belirlenmesinde adaletli bir seçim puanlaması Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.

CANLI VERİCİLİ BÖBREK NAKLİ

NEDEN CANLI BÖBREK BAĞIŞINA GEREK VARDIR?

Başarılı bir böbrek nakli tıbbi, psikolojik ve sosyal yönden Son Dönem Böbrek Yetmezliği olan hastaların en iyi tedavi yöntemidir. Bekleme listelerindeki hastalar da giderek çoğalmaktadır.

Tüm dünyada amaç organ nakillerinde kadavra vericili donörleri kullanmak olmasına rağmen, maalesef bu mümkün olamamaktadır. Amerika, Norveç ve İngiltere gibi ülkelerde de canlı vericili böbrek nakli oranı son yıllarda % 1-2 'lerden % 30 – 40 'lara ulaşmıştır. Ülkemizde de ilk amaç kadavra vericili böbrek naklini arttırmaktır. Bunun için de herkesin bu konuda çalışması ve toplumu bilinçlendirmesi gerekmektedir.

Unutulmaması gereken önemli noktalardan biri de, uzun dönemde canlı vericili böbrek nakli başarısının kadavra vericili nakillere göre daha iyi olduğudur. Bunun nedenlerine bakacak olursak canlı vericide alınacak böbreğe ait incelemelerin daha ayrıntılı yapılabilmesi , kadavra vericili donörde ne kadar hızlı davranılsa da organın bir kaza yada beyin kanaması gibi ciddi bir sebeple yoğun bakımda yatan, bir süre burada tedavi alan ve tüm bunlara rağmen vefat eden bir kişiden alınmasından doğan sorunlar uzun dönemde canlı vericili böbrek naklinin daha başarılı olmasına neden olmaktadır.

Son dönem böbrek yetmezliği hastalarının tedavi yöntemlerine gore yaşam sürelerine baktığımız zaman yine en iyi yöntemin canlı vericili böbrek nakli olduğunu görmekteyiz.

Diğer önemli nokta kadavra veya canlı vericili böbrek naklinden sonra tekrar diyaliz ile yaşamın sürme şansı varken diyalizden sonra ikinci bir tedavi yöntemi maalesef yoktur.

Gerekli tıbbi incelemeler yapıldıktan sonra canlı böbrek donörü olan bir kişi sağlıklı olarak yaşamını sürdürebilir. Bir böbrek alındıktan sonra diğer böbrek fonksiyonları bir miktar artmaktadır. Bazı kişilerin doğuştan tek böbrekli doğduğunu ve sağlıklı bir yaşam sürdüklerini de unutmamak gerekir.

KİMLER BÖBREK VERİCİSİ ADAYI OLABİLİR?

18 yaşını bitirmiş, akli dengesi yerinde olan ve bir yakınına böbrek vermek isteyen herkes böbrek verici adayı olabilir.

Canlı vericiler:

I. Derece akraba: Anne, baba, çocuk

II. Derece: Kardeş,dede,nine,torun

III. Derece: Teyze-hala-amca-dayı -yeğen(kardeş çocuğu)

IV. Derece: III.Derece akrabaların çocukları

Eşler ve eşin aynı derece akrabaları.

ETİK KURUL:

Sayılan akrabalar içinde yer almayıp herhangi bir maddi çıkar gözetmeksizin böbreğini bağışlamak isteyen ve Sağlık Bakanlığı'nca belirlenmiş etik kurullardan tıbbi ve etik açıdan ciddi bir şekilde değerlendirilip onay alabilmiş akraba olmayan kişiler.

ÇAPRAZ NAKİL:

Yakınlarından kan grubu uyumlu vericileri olmayan hastalara uygulanan bir yöntemdir. Kan grubu uymadığı halde yakınına böbrek vermek isteyen çiftler, organ nakli merkezinde doku uyumları, yaş, esas hastalıkları gibi konular gözönüne alınarak çapraz nakle hazırlanır.

Örneğin kan grubu A olan bir alıcının, kan grubu B olan yakını böbreğini kan grubu B olan başka bir hastaya verirken, ikinci hastanın kan grubu A olan vericisi de böbreğini ilk hastaya verir. Kan grubu A veya B olan hastalar, kan grubu uyumlu vericileri olmaması durumunda çapraz nakil adayı olabilirler. Burada bilinmesi gereken önemli nokta kan grubu 0 veya AB olan hastaların çapraz nakil olma şansı düşüktür.

Alıcı ve vericinin kadın yada erkek olmasının bir önemi yoktur. Her iki cinsiyette birbirine böbrek verip, alabilir. Alıcı ve verici arasındaki yakınlık nüfus müdürlüğünce ve herhangi bir maddi çıkar olmadığı noter kanalı ile kanıtlanmalıdır. Ayrıca vericiden herhangi bir baskı altında kalmadan kendi isteği ile tüm nakil sonrası oluşabilecek komplikasyonların anlatıldığına dair bir belge alınır.

KİMLER BÖBREK VERİCİSİ OLAMAZ?

Böbrek vericisi olmak isteyen tüm aile bireyleri organ nakil merkezine başvurduktan sonra adaylar merkez hekimleri tarafından incelenir. Tıbbi olarak aşağıdaki hastalıklardan biri tespit edilirse, o kişi verici olamaz.

Kanser hastaları

HIV (AİDS) virüsü taşıyanlar.

Tansiyon hastaları

Şeker hastaları

Böbrek hastaları

Hamileler

Başka bir organ yetmezliği olanlar

Kalp hastaları

VERİCİ VE ALICI İÇİN RİSK VE FAYDALAR NELERDİR?

Hayatımızdaki her karar da olduğu gibi böbrek naklinde de hem alıcı hem de verici için risk ve avantajlar vardır. Nakil öncesi tüm avantaj ve riskler alıcı ve vericiye açıklanır , daha sonra da bunları anladıkları ve kabul ettiklerine dair bilgilendirilmiş olur formu imzalatılır.

Organ naklinde amaç bir ailede iki sağlıklı insan yaratmaktadır.

Verici adaylarının hepsi böbrek veremez. Organ nakli ekibi ameliyat masası dahil verici için bir risk gördüğü zaman nakli iptal edebilir.

VERİCİ OLMANIN FAYDALARI NELERDİR?

Vericinin aileden herhangi birini sağlığına kavuşturma şansı vardır. Çocuğunuz yada kardeşinizin ateşli bir hastalık geçirmesi bile evinizin tüm sosyal yaşamını etkilemektedir. Hastaneye kontrole götürülmesi, tetkiklerin yapılması, ilaçların alınması, gece ateşinin takip edilmesi ve gündüz yine günlük işlerinizi yapma zorunluluğu vardır. Kardeşinizin, çocuğunuzun yada eşinizin haftada 3 kere hemodiyalize girmesi yada günde 4 kez periton değişimi yapması , ara ara rahatsızlanması ve zaman içinde bunların sıklığı ve şiddetinin artması bunlara bağlı olarak da sağlığının ve psikolojisinin bozulduğunu görmek tüm aile bireyleri için yıpratıcıdır.

Vericinin, hastanın ve ailenin yaşamını rahata kavuşturma şansı vardır.

VERİCİ OLMANIN RİSKLERİ NEDİR?

Canlı verici adayı belirlendiği andan itibaren organ nakil merkezi için önemli olan kişi daima vericidir. Alıcı hastadır, buradaki amaç ailede iki hasta değil, sağlıklı iki birey yaratmaktır. Vericiye tüm tıbbi testler ayrıntılı olarak yapıldıktan sonra son karar tüm hekimlerin ( Nefrolog, Cerrah, Organ Nakil Koordinatörü, Radyolog, Psikolog vb.) bulunduğu bir konsey tarafından verilir. Verici olma yada olamama kararını bir hekim tek başına veremez.

Her ameliyatta olduğu gibi böbrek vericisi olmanın da ameliyat riskleri vardır. Bu yüzden hiç kimse ameliyatın %100 başarılı olacağını garanti edemez. Bu ameliyatta ölüm riski 3.000'de 1 'dir. % 5 yara yeri enfeksiyonu ve % 4 idrar yolu enfeksiyonu riski vardır. Bu riskler herhangi bir batın ( karın: apendisit, safra kesesi ameliyatı vb.) ameliyatındakinin aynısıdır. Bu riskleri en aza indirmek için ameliyat öncesi tüm testler ayrıntılı olarak yapılır.

Ameliyattan sonraki birkaç gün ağrı olur. Verici ameliyatın 5. gününde hastaneden taburcu edilir. Vericilerin hafifte olsa % 4'ünde 1 yıl sonra ameliyat yerinde ağrı olabilir. Ameliyattan 2 ay sonra ağır kaldırmak dahil daha önce yaptığı tüm işleri aynı şekilde yapabilir.

Ameliyattan aylar yada yıllar sonra vericinin tansiyonunda bir miktar yükselme olabilir. Bu yükselme nakil öncesi tüm testler yapıldığı zaman toplumdaki tansiyon yükselmesi ile aynı orandadır. Toplumdaki diğer bireyler gibi düzenli kontroller ile sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür.

Her böbrek naklinden sonra böbreğin hiç çalışmama veya bir süre sonra kaybedilme riski vardır. Ancak 1 yılda diyalize giren hastaların % 8 – 10'u hayatını kaybederken, nakil hastalarında bu oran % 1- 2'dir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta hastaların ikinci, üçüncü nakil şansları daima vardır.

ALICI OLMANIN FAYDALARI NEDİR?

Yaşamını sürdürebilmek için bir kişinin diyaliz makinesine bağlı olması yaşam kalitesini son derece kötü etkiler. SAPD ( Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi ) hastaları bazı konularda daha özgür olsalar da diyaliz, hasta ve yakınlarının günlük yaşantısını olumsuz etkileyen bir faktördür.Hemodiyaliz hastasının kadavra böbrek listesinde beklerken Hepatit B veya C'ye(sarılığa) yakalanma, periton diyalizi hastasının peritonite yakalanma riski vardır.

Diyaliz süresi uzadığı zaman kalp sorunları ve dolaşım bozuklukları artmaktadır. Bu sorunlar bazen hastanın nakil şansını bir süre yada tamamen ortadan kaldırabilmektedir. Belli bir süre sonra hasta nakil bile olsa hepatit, kalp yada dolaşım sorunlarının geri dönme şansı ortadan kalkmaktadır. Son Dönem Böbrek Yetmezliği tanısı konulduktan en kısa süre (erken tanı konulan hastalarda diyalize başlamadan once ) sonra yapılacak nakil tüm bu sorunları ortadan kaldırabilir.

Nakil olan hastaların %80'i eski işlerini sürdürmektedir. Nakil olan özellikle genç hastalar çalışabilmekte, evlenebilmekte ve çocuk (hem kadın hem de erkek hastalar ) sahibi olabilmektedir.

Hastanın yaşam ömrü ortalama üç kat uzamaktadır. Ayrıca nakilden sonra takılan böbrek fonksiyonlarını kaybetse bile hastanın hem tekrar diyalize dönebilme hem de ikinci defa nakil olabilme şansı vardır. Oysa diyaliz hastalarında böyle bir ikinci şans yoktur. Yeni diyaliz yöntemleri eskiye göre çok daha kaliteli olmasına rağmen yukarıda bahsedilen diğer sorunlardan dolayı diyaliz süresi uzadıkça yaşam kalitesi kötüleşmekte, yaşam ömrü kısalmakta ve nakil şansı düşmektedir.

ALICI OLMANIN RİSKLERİ NEDİR?

Her ameliyat daima bir risktir. Canlı vericili nakillerde tüm hazırlıkları yapmak için yeterli sure olduğu için ölüm riski binde 2-3' tür.

Böbreğin nakil sonrası hiç çalışmama yada bir süre sonra fonksiyonunu kaybetme riski her zaman vardır. Canlı vericili nakillerde bu risk kadavra vericili nakillere göre çok daha düşüktür.

Alıcılarda da vericilerde olduğu gibi psikolojik sorunlar olabilir. Vericiye karşı borçlu olma yada suçluluk duygusu gelişebilir. Aile içinde yardımlaşma ve destek ile bu sorun kısa sürede çözülebilir.

Alıcılardaki en büyük endişe böbreğin bir süre sonra fonksiyonunu kaybedip tekrar diyalize dönme korkusudur. Böyle bir durumda organ nakil merkezi aracılığı ile mutlaka bir psikiyatristten destek almak gerekir. Ancak unutulmaması gereken nokta kendileri nasıl sağlıklı iken böbrek yetmezliği hastası oldularsa bu riskler herkes için vardır.

Bu konuyu sorun yapmak hem alıcı hem de verici için sağlıklı olarak yaşanacak hayatı diyalizden daha zor bir yaşam şekline dönüştürmektedir.

KİMLER NAKİL OLABİLİR?

Son dönem böbrek yetmezlikli hastaların hemen tamamı böbrek nakli adayıdır.

ŞEKER HASTALARI:

Tip 1 veya 2 şeker hastaları böbrek naklinden en fazla yararı görebilecek hasta grubudur. Bu hastaları böbrek naklinden uzak tutmak, 2 yıl içinde % 50'sinin, 5 yıl içinde % 80'inin ölümüne seyirci kalmak demektir.

HCV VE BÖBREK NAKLİ

HCV infeksiyonu, böbrek nakli için bir engel değildir.

Bütün alıcı adayları, anti-HCV Ab pozitifliği yönünden araştırılmalıdır.

Anti-HCV'si pozitif olup HCV RNA'sı negatif olan hastalar böbrek nakli sonrası karaciğer hastalığı gelişimi yönünden oldukça düşük risk altındadır.

Böbrek nakli yapılan HCV pozitif hastaların ölüm oranı (özellikle nakil sonrası ilk 10 yıl gözönüne alındığında) , nakil yapılmayıp diyaliz tedavisine devam eden HCV pozitif hastalara göre oldukça düşüktür.

HCV pozitif ve transaminaz seviyeleri (karaciğerin çalışmasını gösteren ALT, AST gibi biyokimyasal tetkikler) yüksek alıcı adaylarına karaciğer biopsisi mutlaka uygulanmalıdır.

Diyaliz hastalarında transaminaz seviyeleri iyi bir gösterge olmadığından, bazı hekimler HCV pozitif tüm hastalara karaciğer biyopsisi yapılmasını önermektedirler.

Sirozu mevcut HCV pozitif alıcı adayı böbrek nakli yönünden uygun olmayıp, ancak kombine karaciğer + böbrek nakli yönünden değerlendirilmelidir.

Kronik aktif hepatiti olan alıcı adayları interferon tedavisinden faydalanabilir.

HCV pozitif canlı veya kadavradan böbrekler, rızaları alınarak HCV RNA pozitif alıcılara takılabilir. Bu durumda verici ve alıcının HCV genotiplerinin belirlenmesi gelişebilecek komplikasyonların değerlendirilebilmesi yönünden uygun olacaktır.

HBV VE BÖBREK NAKLİ

HBV infeksiyonu, böbrek nakli için engel değildir. Bütün böbrek nakli alıcı adayları, HBV infeksiyonu yönünden araştırılmalıdır.

HBsAg pozitif hastalar, negatif olanlara göre nakil sonrası uzun dönemde daha yüksek bir ölüm riski ile karşı karşıyadırlar ve bu nedenle bilgilendirilmeleri gerekir.

HBsAg pozitif alıcı adayları viral replikasyon göstergelerini yanında taşıyorsa (HBeAg pozitifliği ve/veya HBV-DNA pozitifliği), böbrek nakli sonrası ilerleyici karaciğer hastalığı gelişme riski artacağından karaciğer biyopsisini de kapsayacak şekilde tam bir karaciğer değerlendirmesine tabi tutulmalıdır.

Sirozu mevcut HBV pozitif alıcı adayı böbrek nakli yönünden uygun olmayıp, ancak kombine karaciğer+böbrek nakli yönünden değerlendirilmelidir.

HBV ile infekte olmuş canlı veya kadavradan böbrekler rızaları alınmak koşuluyla HBsAg pozitif veya immünize (HBV infeksiyonuna karşı koruyuculuk "aktif" aşılama veya "pasif" hastalık sonucu gelişmiş ise) alıcı adaylarına nakledilebilir. Merkezimizde bu durumda alıcının HBsAb titresinin > 10 olması şartı aranmaktadır.

Aktif karaciğer hastalığı olan alıcı adaylarına mutlaka nakil öncesi interferon ve/veya lamivudin tedavisi uygulanmalıdır.

YAŞ SINIRI:

Nakil merkezlerinin çoğu böbrek nakli alıcı adaylarına belli bir yaş sınırı koymazlar. Hastalar, yaşlarından çok nakle uygunlukları yönünden gözönüne alınır. Bununla birlikte 70 yaşın üzerindeki alıcı adaylarında hekimler çok daha ciddi inceleme yaparlar. Bunun sebebi hekimlerin bu yaşın üzerinde hastalara nakledilen böbreklerin "harcanmış" olduğunu düşünmeleri değildir. Esas sebep, 70 yaş üzeri hastaların nakil ameliyatını genellikle tolere edememe riski taşıması ve ameliyat sonrası böbrek vücut tarafından reddedilmesin diye verilen ilaçların bu yaş grubu hastalara çok ağır gelmesidir.

Her ne kadar infeksiyöz komplikasyonlar göreceli olarak yaşlılarda daha fazla görülse de, akut rejeksiyon (red) ataklarının sıklığı ve ciddiyeti gençlere göre daha azdır.

Yaşam beklentisi daha kısa olsa da, graft ömürleri yaşlı alıcılarda genç alıcılar ile benzer bulunmuş, 5 yıllık hasta yaşam oranları ise kendi yaş grubundaki diyaliz hastalarına göre daha yüksek saptanmıştır.

Böbreğin vücut tarafından reddini engellemek için yapılan baskılama (immünosupresyon) tedavisindeki ilerlemelerden sonra birçok transplant ekibi yaşlı kadavralardan alınan organları yaşlı alıcılara nakletmeyi uygun bulmaktadır.

Alıcı yaşı böbrek nakli için bir kontrendikasyon değildir.

ŞİŞMAN / ZAYIF ALICI ADAYLARI

Aşırı zayıflık (malnütrisyon) beraberinde nakil sonrası infeksiyon ve yara iyileşmesinde gecikme komplikasyonlarını getirir.

Hasta ve graft (takılan böbrek) ömürleri şişman alıcılarda şişman olmayanlara göre daha kötü bulunmuştur. Bundan öncelikle kardiyovasküler, ikincil olarak da infektif komplikasyonlar sorumlu tutulmaktadır.

Bekleme listesindeki hastalar normal kilolarına inmeleri (veya çıkmaları) konusunda özendirilmeli (diyet programları verilmeli), nakil yapılan şişman hastalarda da yukarıdaki önlemlere ek olarak steroid (kortizon) daha hızlı azaltılmalı veya (uygun şartlarda) kesilmelidir.

ÖNCEDEN BÖBREK NAKLİ GEÇİRMİŞ OLAN ALICI ADAYLARI

Bu hastalarda aşağıdaki faktörler çok önemlidir:

Önceki graft kaybının zamanı ve nedeni

Nakil sonrası ilk 46 günde graft kaybına uğrayanların ancak % 40'ı ikinci nakil sonrası 5 yıl boyunca graftlarını koruyabilmektedir. Buna mukabil ilk nakilde graftlarını 4 yıldan fazla tutabilenler ikinci nakilde % 84 oranında bir 3 yıllık graft ömrüne sahip olabilmektedir.

İlk graftlarını erken bir rejeksiyon atağı, tekrarlayan primer glomerulonefrit veya metabolik hastalığa bağlı kaybedenlerde ikinci nakilde graft yaşam ömrü oldukça kısa olacaktır. Bu hastalarda kadavradan böbrek nakli tercih edilmelidir. Diğer hasta gruplarında ise mümkünse canlı vericili böbrek nakli tercih edilen yöntemdir.

KANSER HASTALIĞI

Kanser hastalığı olan alıcı adaylarına nakil yapılmaması için iki temel neden bulunabilir:

1. Nakil sonrası verilen immünosupresif tedavinin kanser hastalığının doğal seyrini kötü yönde etkilemesi.

2. Orijinal kanser hastalığı nedeniyle öngörülen yaşam süresi kısa olan hastaya nakil yapılmasının doğru olmaması.

Alıcıdaki tedavi olmuş kanser hastalığı nakil için kesin bir engel teşkil etmez.

Her hasta, tümörün tipine ve tedavi sonrası tümörden arınmış bekleme zamanına göre ayrı ayrı değerlendirilir.

BÖBREK NAKLİNE KESİN ENGEL TEŞKİL EDEN DURUMLAR:

1- Çözümlenmemiş kanser hastalığı

2- Aktif AIDS veya hepatit

3- Aktif tüberküloz

4- Ciddi vasküler hastalık

5- Aktif intravenöz ilaç bağımlılığı

6- 5 yıldan az yaşam beklentisi

7- Yeni geçirilmiş myokard enfarktüsü

8- Diğer son dönem organ yetmezlikleri (kalp, akciğer, karaciğer)

9- Hastanın nakil sonrası ilaçlarını almadaki finansal sorunlar.

KADAVRA LİSTESİNE GİRMEK İÇİN

1. Epikiriz

2. Batın USG

3. Kalp Eko'su

4. Voiding

CANLI VERİCİLİ NAKİL İÇİN (AKRABA)

1. Alıcı ve verici noter onaylı nüfus cüzdanı fotokopisi

2. Alıcı ve verici arasındaki akrabalığı gösteren nüfus dairesinden alınmış nüfus kayıt örneği

3. Verici evli ise noterden eşinin böbrek verdiğinden haberdar olduğuna dair muvafakatname

CANLI VERİCİLİ NAKİL İÇİN (AKRABA OLMAYAN – ETİK KURUL)

Sağlık Bakanlığı tarafından canlıdan organ ve doku nakillerinin denetiminin kolaylaştırılması amacıyla makamın 28/05/2008 tarih ve 37682 sayılı onayları ile " Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi" yönergesi yürürlüğe girmiştir. Buna göre canlıdan organ ve doku nakli alıcının dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlarından yapılabilecektir. Dördüncü derece hısımlık bağı ile ilgili olarak; Türk Medeni Kanunu'nun 17. maddesinde kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur denmektedir. Buna göre; kan hısımlığında kişinin akrabalık derecelerine göre;

1.derece akrabaları: Annesi, babası, çocuğu

2.derece akrabaları: Kardeşi, dedesi, ninesi, torunu

3.derece akrabaları: Amcası, halası, dayısı, teyzesi, yeğeni(kardeş çocuğu)

4.derece akrabaları: 3. derecedekilerin çocuklarıdır.

Kayın hısımlığında ise kişinin eş tarafından akrabaları aynı şekilde derecelendirilmektedir.

Bu kapsam dışında kalan organ ve doku verici adaylarının durumları Sağlık Bakanlığı' nın 5/03/2010 tarih ve 27512 sayılı onayı ile göre kurulan Etik Kurullar tarafından değerlendirilmekte, söz konusu etik kurulun yapılacak organ naklini uygun bulması halinde başvuru yapılan merkeze sonuçlar bildirilmektedir.

Etik kurula giren tüm hasta ve yakınlarının yukarıda yapılan açıklamaları okuduğu ve anladığı kabul edilmektedir.

ETİK KURUL BAŞVURUSU İÇİN GEREKLİ EVRAKLAR

1- Alıcı ve vericinin noter onaylı nüfus cüzdanı fotokopileri

2- Verici için mümeyyiz raporu ( Bir Üniversite veya Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri Bölümünden alınabilir ve en az bir Uzman Doktor kaşesi gerekmektedir.)

Örnek: ................ adlı kişi hastanemizde ................ tarih ve ................ protokolü ile psikiyatri muayenesinde belirgin psikopatoloji saptanmamış olup böbrek nakli için verici olma durumu ile ilgili farik ve mümeyyiz olduğu kanaatine varılmıştır"

3- Vericiden alınmış en az iki tanıklı onay (muvafakat) belgesi. (Hastanemizde düzenlenecektir)

4- Onam belgesi (Hastanemizde düzenlenecektir)

5- Alıcı ve verici için sağlık kurulu raporu.(Hastanemizde düzenlenecektir)

6- Alıcı ve vericinin yakınlığının nereden kaynaklandığını izah eden dilekçe, söz konusu yakınlığı ispat edecek belge (askerlik terhis belgesi, mezuniyet belgesi, vb.) mevcut ise dilekçe ekinde yer almalıdır.

7- Alıcı ve vericinin gelir düzeyleri, borcu yoktur belgesi. (Verici için çalıştığı yerden aldığı maaş bordrosu ve maaşı üzerinde haciz yoktur belgesi)

8- Alıcı ve vericinin muhtarlıktan alınan ikametgâh senetleri

9- Verici tarafından noter huzurunda hazırlanmış hiçbir karşılık beklemeden kendi gönül rızası ile adı geçen doku ve organı vermeyi kabul ettiğini belirten belge (2 tanıklı).

10- Verici adayı evli ise eşinin noter onaylı nüfus cüzdanı fotokopisi, evli olduğunu belgeleyen nüfus idaresinden alınan nüfus kayıt örneği, verici adayının eşinin yapılacak organ nakli konusunda bilgisi ve onayı olduğunu belirten noterden alınmış muvafakat.

11- Alıcı ve verici savcılıktan adli sicil kaydı.

Kaynak: akdenizorgannakli.net